Dahi milyoner, artık twitterin da sahibi Elon Musk abimizin bir yarışması vardı hala devam ediyor mu bilmiyorum. İklim krizi ile mücadelede teknolojiyi devreye sokup, karbon yakalama ve depolama teknolojileri ile ilgili bir yarışma açmıştı. Ödülü 100 milyon dolar olan bu yarışmada hem maaliyet hem de ölçeklenebilir projeleri destekleyeceğini söylemişti.
Burada konuyu karbon yakalama ve depolama teknolojileri özelinde konuşmak istiyorum.
Bu teknolojiler, karbondioksit emisyonlarını azaltmaya yardımcı olma potansiyeline sahipler, ancak aynı zamanda bir dizi zorlukla karşı karşıyalar.
Öncelikle, Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsünün raporunu ele alalım. Bu rapora göre, bazı şirketler doğal gaz üretiminde karbon nötr olduklarını iddia edebilirler, ancak karbon yakalama teknolojilerinin sadece sınırlı miktarda karbon yakalama kapasitesine sahip olduklarına dikkat çekiliyor. Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, gaz üretimi sırasında şirket faaliyetlerinin doğrudan sonucu olan emisyonları yakalayabiliyorlar, ancak genel emisyonların sadece küçük bir kısmını temsil ediyorlar. Bu da demek oluyor ki, bu teknolojiler, şirketlerin kontrolü dışındaki dolaylı emisyonlara katkıda bulunmuyorlar.
Karbon yakalama ve depolama teknolojilerinin sınırlı kapasitesi ayrıca teknik sorunları da içeriyor. Son 20 yılda incelendiğinde, enerji santrallerindeki karbon yakalama kapasitesinin büyük bir kısmının uygulama aşamasında başarısız olduğu veya uygulama öncesinde askıya alındığı görülüyor. Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsünün raporunda, dünya genelindeki aktif karbon yakalama kapasitesinin %55’ini oluşturan 13 karbon yakalama ve depolama uygulamasının hiçbirinin taahhüt ettiği karbon yakalama hedefine ulaşamadığı belirtiliyor.
Bir örnek olarak, ABD’deki Petra Nova isimli karbon yakalama ve depolama uygulamasının başarısız performansı ve 2020’de kapanması öne çıkıyor. Proje, geliştirilmiş petrol üretimi yaparak karbon yakalama hedeflerine ulaşmayı amaçlıyordu, ancak düşen petrol fiyatları nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Bu, yatırımcılar için milyonlarca dolarlık ek maliyetler anlamına geldi. Aynı şekilde, Cezayir’deki In Salah projesi de teknik sorunlar nedeniyle askıya alındı.
Ayrıca, bu uygulamalarının güvenilir bir şekilde yönetilmesi ve takip edilmesi gerekiyor. Örnek olarak, Kaliforniya’daki Aliso Kanyon gaz sızıntısı ve Avustralya’daki The Gorgon projesinin tartışmaları bu konuyu gündeme getiriyor.
Tüm bu zorluklara rağmen, bu projelere olan ilgi artıyor. Ancak bu teknolojilerin maliyetleri ve kapasite sorunları, temiz ve ucuz yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi geciktiriyor. Araştırmalar, rüzgâr ve güneş projelerinin daha ekonomik olduğunu gösteriyor ve fosil yakıtların payını daha hızlı bir şekilde azaltmanın mümkün olduğunu söylüyor.
Sonuç olarak, karbon yakalama ve depolama teknolojileri önemli bir potansiyele sahip olsa da, bir dizi zorlukla karşı karşıya. Bu teknolojilerin daha fazla geliştirilmesi ve maliyetlerin düşmesi gerekiyor, ancak aynı zamanda temiz enerji kaynaklarının kullanımına da öncelik verilmeli. İklim değişikliğiyle mücadelede çok yönlü bir yaklaşım gerekiyor ve CCUS/CCS teknolojileri, bu mücadelede sadece bir parça olabilir.