Kömür ocağındaki maden işçilerinin ellerindeki kazmalarından çıkan sesi düşünün. Ama aynı zamanda büyük bir devrimin başlamasına da katkı sağlayacaktı. Heyecanlı dinleyiciler bunun kapitalizme karşı bir işçi ayaklanması olacağını düşünebilirler fakat durum biraz daha farklı.
İngiliz mucit Thomas Newcomen’ın bu sesi daha sık hale getirerek, üretimi arttırmak için geliştirdiği bir pompa devrimin ilk adımı sayılabilir. Maden ocaklarındaki suları, buhar gücüyle boşaltmaya yarayan bir pompa hayaliyle Thomas Newcomen yola çıktı. Mucit adaşı Thomas Savery ile 1712 yılında bunu hayata geçiren Thomas Newcomen, neyi başlattığının farkında bile değildi muhtemelen. 1781 yılında bu makineyi James Watt geliştirerek devrimi hızlandıracaktı. Bunlarla birlikte John Kay, 1733 yılında atkı mekiğini bulması sonucu tekstil üretiminin hızını arttırdı. Bu durumda ip talebi de arttığı için, iğ makinesi ve su çerçevesi gibi icatlar ortaya çıktı. Bir süre sonra tüm bunlar buhar makinesiyle birleşerek pamuk fabrikalarına dönüştü. Tüm bu gelişmeler yeni bir devrimi başlatmıştı. Sonunda direkt olarak yeni sınırlar veya yeni bayraklar çıkarmayan bir devrim,”Sanayi Devrimi”.
Sözlüklerde sanayi devrimi veya endüstri devrimi olarak bilinen bu büyük aşama, 18. yüzyılda başlamıştır. Ortaya çıkışı İngiltere merkezlidir. Neden İngiltere’de ortaya çıktığı ise çoğu zaman merak edilir. Bunun birbirini destekleyen 2 nedeni var. İngiltere’nin fazla sayıda kömür kaynaklarına sahip olması ilk neden. Tüm bu makineleşme serüveninde enerjiyi sağlayabilmek için kömüre ihtiyaç duyulmakta. Şu an beni dinlerken kullandığınız telefon ya da bilgisayar aradan yüzyıllar geçmesine rağmen hala aynı yakıt sayesinde çalışabiliyor. Termik santrallerin enerji üretebilmesi için hala kömür birincil yakıt olarak kullanılıyor. Tabi kömürün fazla olması tek başına makineleşme için yeterli değil. Sonuçta makineler pahalı aletler. İlk ortaya çıktıklarında ise şu anki fiyatlarıyla karşılaştırılamayacak yükseklikteler. Şu an insanların işlerini yapabilecek robotlar olmasına rağmen, insan gücü ucuz olduğu için bu robotların yaygınlaşamamasıyla benzer bir durum. Fakat bu devrimin başladığı yıllarda İngiltere’de sadece kömür madenleri yaygın ve ucuz değil, aynı zamanda insan gücü de çok pahalı. Kâr oranını arttırmak isteyen işletmeler için önemli bir durum bu. Makinelerin, insanlardan daha ucuza çalışabildiği noktada, makineler aranan çalışanlar oldu. Kapitalizmde durum her zaman böyle ilerleyecek. Maaliyetleri azaltmak ve üretimi arttırmak temel 2 hedef her zaman.
Tarihsel olarak baktığımızda genelde birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sanayi devrimi olarak ayrılır.
Birinci sanayi devrimi az önce bahsettiğim gibi buhar makinesinin icadıyla başlar. Makineler üretimde önemli bir yer edinir. Tekstil ve demir-çelik gibi sektörler büyümeye başlar. Bununla birlikte demir yolu da yaygınlaşır. Aynı zamanda buhar makinelerinin gemilere de girmesi ile birlikte ulaşımda da büyük devrimler yaşanır.
Bu makinelerin elektrik üretiminde de kullanılmasıyla ikinci devrim başlar. Henry Ford’un elektriği üretimde kullanması da seri üretime geçişin en önemli göstergelerinden biri olur. Elektriği de işin içine koyduğumuz için bu devrime “Teknoloji Devrimi” de denir. Telgraf ve dolayısıyla kablo sistemleri dönemin önemli icatlarıdır.
Sonraki sanayi devrimi ise “Modern Sanayi Devrimi” olarak da adlandırılır. 1970’lerde başlayan bu devrim elektroniğin ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle üretimi daha otonom hale getirir. Oda büyüklüğündeki dev bilgisayarlardan mikro bilgisayarlara geçiş dönemin en önemli özelliğidir. Hatta Steve Jobs, Ronald Wayne ve Steve Wozniak’ın Apple’ı kurması da bu devrimin içerisinde sayılabilir.
Son döneme geldiğimizde ise endüstri 4.0 dediğimiz dördüncü sanayi devrimi karşımıza çıkar. Robotlar, yapay zeka, makine öğrenmesi, 3 boyutlu yazıcılar ve daha bir çok farklı gelişme üretiminde yer almaya başladı. Bir çok iş yerinde sistemin tamamen dijitalleşmesi, üretimi insandan bağımsız hale getirme isteğiyle ortaya çıktı. En başında konuştuğumuz gibi teknolojinin maaliyeti, insan emeğinden ucuz olduğu noktada her zaman ucuz olanı seçtik.
Sanayi devrimi, üretimde dramatik bir artışa ve birçok insanın yaşam standardının yükselmesine yol açtı. Ancak, Endüstri Devrimi’nin bir dizi olumsuz sonucu da vardı; bunlar arasında kirlilik, kötü çalışma koşulları ve sosyal eşitsizlik bulunuyor.
Endüstri Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri, fosil yakıtların üretiminde ve kullanımında artış oldu. Fosil yakıtlar, kömür, petrol ve doğalgaz gibi yenilenemeyen kaynaklar olup, Endüstri Devrimi’nin yeni makinelerini ve teknolojilerini çalıştırmak için kullanıldı. Fosil yakıtların kullanımındaki artış, kirlilik ve iklim krizi gibi bir dizi çevresel soruna yol açtı.
Sanayi devrimi öncesinde insanların %80’i tarımla uğraşmakta ve kalan %20’nin karnını doyurmaktaydı. Amerika Birleşik Devletleri’nde şu an sorulduğunda nüfusun sadece %1’i kendisini çiftçi olarak tanımlıyor. Ülkemizde de TÜİK verilerine göre 2022 yılında %15,8’lik bir nüfus tarımda istihdam ediliyor. Tabi bunlara dönemlik tarım işçileri de dahil. Bu veriye ek olarak kırsal nüfusun %36’sının 50 yaş üzerinde olduğunu da eklersek, ülkemizde de ilerleyen yıllarda çiftçi sayısı azalacak.
Endüstri Devrimi’nin en önemli sonuçlarından biri de, nüfusun artması ve tüketim alışkanlıklarının değişmesiydi. Endüstri Devrimi, nüfus artışına katkıda bulunan bir dizi faktöre yol açtı.
Gelişmiş tarım verimliliği bunlardan biri. Endüstri Devrimi, buhar makinesinin tarım teknolojilerinde de kullanılmasına yol açtı. Bu durum daha az iş gücü ile daha fazla gıda üretmeyi mümkün kıldı.
Endüstri Devrimi ayrıca aşılar ve antibiyotikler gibi yeni tıbbi teknolojilerin geliştirilmesine yol açtı, bu da hastalık ve ölüm oranlarının düşmesine yardımcı oldu. Ayrıca insanların kırsal alanlardan, fabrikaların ve diğer endüstrilerin daha çok iş imkanı sunduğu şehirlere kitlesel göçüne yol açtı. Nüfustaki artış, tüketimde de bir artışa yol açtı. İnsanların harcamak için daha fazla paraları vardı ve Endüstri Devrimi’nin mümkün kıldığı yeni ürünleri, örneğin bisikletleri, otomobilleri ve elektrikli ev aletlerini satın almak için hevesliydiler.
İnsanların yemek alışkanlıkları üzerinde de derin bir etkiye sahip oldu. Endüstri Devrimi’nden önce, çoğu insan yerel olarak üretilen, mevsimlik gıdalara dayalı bir beslenmesi vardı. Ancak, sanayi devrimi, gıda sisteminde bir dizi değişikliğe yol açtı. Bunlardan biri fabrika çiftlikleri. Büyük miktarda hayvanı sınırlı alanlarda yetiştirmeyi içeren bir hayvancılık yöntemidir. Fabrika çiftçiliği et üretmek için son derece verimli bir yol olmasına rağmen, çevresel etkisi ve hayvanlara karşı tutumu nedeniyle eleştirilmiştir. Et tüketiminin yanı sıra işlenmiş gıdalar ortaya çıkmaya başlamıştır. İşlenmiş gıdalar kimyasallar, koruyucular ve diğer bileşenler eklenerek doğal halinden değiştirilmiş gıdalardır. Genellikle uygun ve ekonomiktir, ancak sağlıksız olabilirler. Ayrıca işlenmeleri sırasında fazlasıyla enerji ve su tüketimi de Dünya’nın sonunu getirmeye bizleri bir adım daha yaklaştırmaktadır.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda Dünya’nın sonunu getirmeye ‘Sanayi Devrimi’ ile başladığımızı söylemek zor olmasa gerek. Hem fosil yakıtların kullanılması, hem nüfusun artması, hem de hayvancılığın artması büyük bir problem. İklim krizinin nedenlerine baktığımızda bu 3 başlığı en üst sırada görebiliyoruz. Nüfusumuz arttıkça daha fazla ürettik. Fosil yakıtlar ile karbonu atmosfere saldık. Endüstriyel hayvancılık ile karbondan 21 kat daha güçlü bir sera gazı olan metanı atmosfere bırakmaya devam ediyoruz. Bu tehlikeli üçlü her geçen gün birbirlerini desteklemeye devam ediyor. Kingsman: Gizli Servis filmini izleyenleriniz vardır. Samuel L Jackson’ın oynadığı karakterin dünyada yaşayan insanlığın tamamını öldürerek dünyayı kurtarma planları oldukça korkunç geliyor. İnsan nüfusunu kontrol altında tutamıyor ya da azaltamıyor olabiliriz. Ancak sera gazlarını atmosfere salmamak hala bizim elimizde.
Yazar: Oğuz Ergen