İklim Kriziyle Mücadeleyi Başaracak Mıyız?

Giriş

Başaracak mıyız? Bu sorunun cevabı çok basit. Evet başaracağız. Hayatımızı daha kolay hale getirmek için farklı teknolojiler ürettik. Daha az çalışmak, daha az yorulmak için elimizden geleni yaptık. Hatta artık o kadar az fiziksel aktivitede bulunuyoruz ki, kaslarımızın eriyip atrofiye uğramaması için spor salonlarına gidiyoruz. Yıllarca fast food kültürünü önümüze atan amerika birleşik devletleri, bu kadar çok sağlık harcamasını kötü sağlık sistemleriyle kaldıramadığı için her yerde spor, sağlıklı yaşam ve gym reklamı yapıyor.
Yani sistem kendisini hayatta tutmak için her zaman elinden geleni yapıyor ve hayatta kalıyor. Bu durumda iklim değişikliği ile mücadeleyi de kesin kazanacağımızı söylemek yanlış olmaz. Esas soru nasıl kazanacağız.  Ben bu konuyu bireysel çabalar, teknoloji ve regülasyonlar olarak ele almak istiyorum. Bilginin değil de yorumların ön planda olduğu bir bölüm olacak.
Bireysel Çabalar
Pipet kullanmayarak iklim krizinin önüne geçemezsiniz ya da uçağa binmeyerek iklim krizini önleyemezsiniz. Bu cümleleri günlük hayatınızda sürekli duyuyorsunuzdur. Bu maalesef hem doğru hem de yanlış. Bireysel çabalar toplumları harekete geçirecek şeylerdir. Bunu unutmamalıyız. Evet benim kısa mesafelerde uçak yerine trenle seyahat etmem benim bireysel karbon ayak izimi düşürür. Ama şirketlerin verdiği zararı düşündüğümüzde gerçekten önemsenmeyecek bir sayı çıkar ortaya. Fakat iklim krizi farkındalığı olan bir bireyden beklenti kendi karbon ayak izini düşürmesi değildir sadece.
Hükümetler koydukları regulasyonlarla şirketleri iklim krizi ile mücadelede yanımıza çekebilir. Fakat burada bir soru geliyor akla. Bir hükümet bunu niye yapsın? Hepimizin farkında olduğu gibi hükümetlerin beklentisi bir sonraki seçimde tekrar seçilebilmektir. Bu durumda halk, hükümetten iklim kriziyle mücadele etmesini beklerse ve buna göre oy verirse, hükümetleri bu alana itmiş oluruz. Hükümetler doğru yaptırımları uygular ve şirketleri dönüştürebilir.
Bir diğer yol ise bireylerin doğrudan şirketleri dönüştürmesi. Ben sürdürülebilir olmayan bir t-shirti almıyorsam, adil üretim şartlarını sağlamayan, çevreye zararlı ve yüksek karbon ve su ayak izi olan boyalar kullanan ürünlerden uzak duruyorsam, şirketler doğrusuna yönelmek zorunda. Benim tek başıma şirketi dönüştürmem yeterli gözükmese de, bizlerin sayısı arttıkça hem şirketleri, hem de hükümetlerin bu alandaki yaptırımlarını dönüştürebiliriz.
Bu durumda #herkeseanlat sloganını kullanmak bence hala doğru. Burada biraz sertleşeceğim ve şunu söyleyeceğim: suçu şirketlere ve hükümetlere atıp mücadeleden kaçan arkadaşlar, bu kadar özgüvensiz olmayın. Kendiniz için çalışmayıp, başkalarının sizin için çalışmasını beklemek ahmakça olur. Bu yüzden kendi hayatlarımızı dönüştürerek ve bu alanda doğru katılım mekanizmalarında bulunarak gerçekten başarıya ulaşabilriz.
Burada bir başarı örneğinden bahsetmek istiyorum. Türkiye’de millet vekili seçilme yaşı önceden 30’du. Ulusal Gençlik Parlamentosu’nun yürüttüğü bir kampanya ile bu yaş önce 25’e düşürüldü. Yani gençler bu ülkede kanun değiştirdi. 25 yetmez dendi ve tekrar bir kampanya yürütüldü. Bu kampanyanın içerisinde ben de aktif olarak koşmuştum. Ulusal Gençlik Parlamentosu’nun son döneminde yürütme kurulu üyesi olarak yer almıştım. Bu kampanyanın da sonrasında milletvekili seçilme yaşı 18’e düşürüldü. Yani bireysel çabalar, kolektif hale geldiğinde hükümetlerden istediklerimizin karşılığını bulmak, hayal değil gerçek olabiliyor.
Elon Musk
Dahi milyoner, artık twitterin da sahibi Elon Musk abimizin bir yarışması vardı hala devam ediyor mu bilmiyorum. İklim krizi ile mücadelede teknolojiyi devreye sokup, karbon yakalama ve depolama teknolojileri ile ilgili bir yarışma açmıştı. Ödülü 100 milyon dolar olan bu yarışmada hem maaliyet hem de ölçeklenebilir projeleri destekleyeceğini söylemişti.
Burada konuyu karbon yakalama ve depolama teknolojileri özelinde konuşmak istiyorum. 
Bu teknolojiler, karbondioksit emisyonlarını azaltmaya yardımcı olma potansiyeline sahipler, ancak aynı zamanda bir dizi zorlukla karşı karşıyalar.
 
Öncelikle, Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsünün raporunu ele alalım. Bu rapora göre, bazı şirketler doğal gaz üretiminde karbon nötr olduklarını iddia edebilirler, ancak karbon yakalama teknolojilerinin sadece sınırlı miktarda karbon yakalama kapasitesine sahip olduklarına dikkat çekiliyor. Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, gaz üretimi sırasında şirket faaliyetlerinin doğrudan sonucu olan emisyonları yakalayabiliyorlar, ancak genel emisyonların sadece küçük bir kısmını temsil ediyorlar. Bu da demek oluyor ki, bu teknolojiler, şirketlerin kontrolü dışındaki dolaylı emisyonlara katkıda bulunmuyorlar.
 
Karbon yakalama ve depolama teknolojilerinin sınırlı kapasitesi ayrıca teknik sorunları da içeriyor. Son 20 yılda incelendiğinde, enerji santrallerindeki karbon yakalama kapasitesinin büyük bir kısmının uygulama aşamasında başarısız olduğu veya uygulama öncesinde askıya alındığı görülüyor. Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsünün raporunda, dünya genelindeki aktif karbon yakalama kapasitesinin %55’ini oluşturan 13 karbon yakalama ve depolama uygulamasının hiçbirinin taahhüt ettiği karbon yakalama hedefine ulaşamadığı belirtiliyor.
 
Bir örnek olarak, ABD’deki Petra Nova isimli karbon yakalama ve depolama uygulamasının başarısız performansı ve 2020’de kapanması öne çıkıyor. Proje, geliştirilmiş petrol üretimi yaparak karbon yakalama hedeflerine ulaşmayı amaçlıyordu, ancak düşen petrol fiyatları nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Bu, yatırımcılar için milyonlarca dolarlık ek maliyetler anlamına geldi. Aynı şekilde, Cezayir’deki In Salah projesi de teknik sorunlar nedeniyle askıya alındı.
 
Ayrıca, bu uygulamalarının güvenilir bir şekilde yönetilmesi ve takip edilmesi gerekiyor. Örnek olarak, Kaliforniya’daki Aliso Kanyon gaz sızıntısı ve Avustralya’daki The Gorgon projesinin tartışmaları bu konuyu gündeme getiriyor.
 
Tüm bu zorluklara rağmen, bu projelere olan ilgi artıyor. Ancak bu teknolojilerin maliyetleri ve kapasite sorunları, temiz ve ucuz yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi geciktiriyor. Araştırmalar, rüzgâr ve güneş projelerinin daha ekonomik olduğunu gösteriyor ve fosil yakıtların payını daha hızlı bir şekilde azaltmanın mümkün olduğunu söylüyor.
 
Sonuç olarak, karbon yakalama ve depolama teknolojileri önemli bir potansiyele sahip olsa da, bir dizi zorlukla karşı karşıya. Bu teknolojilerin daha fazla geliştirilmesi ve maliyetlerin düşmesi gerekiyor, ancak aynı zamanda temiz enerji kaynaklarının kullanımına da öncelik verilmeli. İklim değişikliğiyle mücadelede çok yönlü bir yaklaşım gerekiyor ve CCUS/CCS teknolojileri, bu mücadelede sadece bir parça olabilir.
Başaracak Mıyız?
İklim krizi ile mücadele için 7 prensipin her zaman çok önemli olduğu söylenir. Hedefler, gerçekler, stratejiler, katılım, koordinasyon, uygulama ve izleme ve son olarak belirsizlik.

Hedefler
İklim değişikliği planları, bu hedeflere ulaşmak için iyi tanımlanmış sonuçlar ve ölçülebilir amaçlar içermelidir . İklim değişikliği planlamasının başlıca amacı, azaltma işleminden uyum işlemine genişlemiştir. Uyum, “gerçekleşen veya beklenen iklim ve etkilerine uyum sağlama süreci”dir (IPCC, 2014b). Azaltma planlarının net bir sera gazı emisyonlarını azaltma hedefi bulunurken, uyum planlaması için hedefler ve sonuçlar daha zor tanımlanmıştır.

Gerçekler
İklim değişikliği ile etkili mücadele etmek için şehirlerin mevcut koşullar, gelecekteki projeksiyonlar ve modelleme sonuçlarına ihtiyacı vardır.  Azaltma planlaması için bu genellikle detaylı bir sera gazı envanterini içerirken, uyum planlaması için gerçekler genellikle bir savunmasızlık değerlendirmesini içerir.
 
Stratejiler
Eş zamanlı olarak azaltma ve uyuma ihtiyaç olduğu göz önüne alındığında, güçlü iklim değişikliği planlaması farklı stratejiler gerektirecektir. Bu stratejiler, savunmasızlık nedenlerini ele alan politikaları ve iklim değişikliğinin geniş etkilerini ele alan politikaları içermelidir.
 
Kamu Katılımı
Araştırmalar, CAP ve uyum planlama süreçlerinin genellikle elitler ve teknokratlar tarafından domine edildiğini göstermektedir. Karar verme süreçlerinde prosedürel eşitliği veya adil katılımı iyileştirmek için daha fazla dikkat gerekmektedir.
 
Koordinasyon
İklim değişikliği geleneksel sektörler ve yargısal ölçeklerin ötesine geçer, işbirliği gerektirir. Güçlü iklim değişikliği planlaması, şehir hükümeti içinde geniş destek gerektirir, aynı zamanda topluluktan çeşitli temsilcilerin katılımını gerektirir.

Uygulama ve İzleme
İklim değişikliği planlamasında büyük bir uygulama boşluğu devam etmektedir. Birçok iklim azaltma ve uyum planı mevcut olabilir, ancak bunların çoğu uygulanmaz ve izlenmez veya hatta uygulamayı kolaylaştıracak ayrıntılar içermezler. Planlar, uygulamayı kolaylaştırmak için sorumlu tarafları ve zaman çizelgelerini içermelidir.
 
Belirsizlik
Mevcut pandemi gösterdiği gibi, gelecek sürprizlerle dolu olacaktır. İklim değişikliğinin etkilerini ve sonuçlarını tam olarak öngöremeyebiliriz, ancak esnek ve uyarlanabilir planlar oluşturabiliriz.
Sonuç
Biz yine doğayı temele alan, teknolojiyi de kullanan ancak hile yapmayan çözümler üretmeliyiz. Benim bu konudaki en büyük korkum teknoloji hayatımızı kolaylaştırsa da karbon yakalama ve depolama gibi teknolojiler hile yapıyormuş gibi hissettiriyor. Bu noktada fosil yakıtları bırakıp, sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerektiği aşikar. Ayrıca karbon yutak alanlarını korumak ve bu alanları arttırmamız gerekiyor. İklim krizinin tek bir nedeni olmadığı gibi tek bir çözümü de yok. Esas çözüm bireylerin bilinçlendiği bir gelecek yaratabilmek.  Paradan daha önemli şeyler vardır reklamları vardı önceden hatırlayanlarınız vardır. Bu konu paradan daha önemli işte. Ama yine de para gerektiriyor. İklim için finansman adil dönüşüm için şart.
 
Bu sezonun sonlarına yaklaşıyoruz. Çok fazla konu başlığım kalmadı çünkü ilk bölümde söylediğim gibi bu bir 101 seviyesi eğitim. Sizlerin isteyeceği konular varsa instagram dm den bana iletebilirsiniz. Onları da bu sezona ekler ve sonraki sezona geçebiliriz. İki sezon arasında normalde büyük bir sürprizim olacaktı ancak her zaman olduğu gibi aksayan bir çok durum ve ülkenin genel gidişatı, benim gibi 50 farklı işi bir arada yapmaya çalışanlar için hayatı zorlaştırıyor. Bu yüzden önümüzdeki yaza güzel bir sürprizle gireceğim. Bu arada 2. sezonun konu başlığını hala düşünüyorum. Biraz fiziğe kaçmayı istesem de sanki çevre konuları daha ilgi çekecek gibi. Önerilerinizi yine bekliyorum. Sonraki bölümde görüşmek üzere. 

Yazar: Oğuz Ergen

Diğer Yazılar

Skip to content